11 Ağustos 2012 Cumartesi

Türkiye’de Proje Yönetim Firmalarının Geleceği


Proje yönetim firmaları, özellikle işlerini profesyonel bir bakış açısıyla takip etmek isteyen ancak bünyelerinde inşaat yapım öncesi ve yapım süreçlerini takip edecek teknik ve idari kadrolar barındırmayan yatırımcı firmalara hizmet vermektedirler. Son 5 yıla kadar, işveren firma (yatırımcı) bir ana yüklenici seçerek işlerin tamamını bu firmaya yaptırmakta, bu firmayı kendi adına kontrol ettirmek ve denetlemek amacıyla bir proje yönetim firması seçmekteydi. Bu proje yönetim firması, tamamen işveren temsilcisi pozisyonunda, sahadaki imalat kalitesinden iş güvenliğine, planlamadan raporlamaya kadar inşaat projelerinde yer alan tüm aşamaları kontrol etmekteydi. Ancak özellikle son dönemlerde, çok sayıda projeye yatırım yapan yatırımcı firmalar, başta satın alma güçlerinin de etkisiyle bazı malzeme ve cihazları kendileri toplu olarak satın almak ve işi tek bir ana yüklenici yerine birden çok yüklenici ile yürütme yoluna gitmektedirler.
Teoride toplu satın almalar vasıtasıyla bütçede ciddi bir tasarruf sağlansa bile çok sayıda yüklenicinin takip ve koordinasyonu beraberinde birçok sıkıntıyı getirmektedir. Daha önce tek bir firmayı takip etmekten sorumlu olan proje yönetim firmaları yeni durumda çok sayıda firma ile muhatap olmak durumunda kalmaktadır. Bu durum, beraberinde teknik kadroların artması anlamına gelmektedir. Bununla birlikte teknik ve idari manada birçok kararın alınması da projeyi yöneten profesyonel firmalar tarafından değil de işveren tarafından alındığından proje yönetim firmaları yükleniciler ile işveren arasında görev ve sorumlulukları çok net tarif edilmeyen ve yetkilerinin sınırı da tam olarak çizilmeyen bir konumda yer almaktadırlar. Bu da pratikte bu firmalardan istenen verimin alınmasını engellemektedir. Bir müteahhit kadar finansal güce sahip olmayan proje yönetim firmaları, varlıklarını da sürdürebilmek adına düşük kar marjlarıyla ve tamamen işverenlerin kendilerine tanıdıkları yetkilerle projeleri yönetmek durumunda kalmaktadırlar. Temel olarak bakıldığında bir inşaat projesinde aşağıdaki görevlerin yerine getirilmesi gerekmektedir:

  1. İşin Sahada Teknik Olarak Kontrol, Yönetim ve Koordinasyonu
  2. İş Programı Hazırlama ve Takibi
  3. Bütçe ve Nakit Akış Faaliyetleri
  4. İhale ve Sözleşme Süreçlerinin Takibi
  5. Proje Kontrol, Takip ve Raporlama Faaliyetleri
  6. Hakedişlerin Hazırlanması ve Onaya Sunulması
  7. Kalite Kontrol ve İş Güvenliği Takibi

İşte burada proje yönetim firmalarının yukarıda sıralanan iş kapsamlarını yapan mı yoksa işveren adına denetleyen mi olması gerektiği sorunu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Temel olarak işverenler proje yönetim firmalarından şunları beklemektedirler:

  • Bütçe, süre, kalite üçgenine uygun bir proje yönetim anlayışı,
  • Projenin süresel, miktarsal ve finansal olarak düzenli takibi ve etkin raporlama yapılması,
  • Projenin önünü tıkayan sorunların tespiti, çözüm önerileri sunma, yerinde ve anında müdahale,
  • Şantiye saha ve ofis kadrolarının yetkin, deneyimli, teknik ve yönetsel donanımı yüksek, inisiyatif alan ve çözüm üreten profesyonellerden oluşması,
  • İş güvenliği konusunda tedbirlerin en üst seviyede alınması,
  • İnşaat uygulama öncesi hizmet ağının genişletilmesi.

Ancak yukarıda bahsetmiş olduğum yetki ve sorumluluk karmaşası ve elbette yapılacak olan işin firmalara olan maliyeti göz önünde tutulduğunda proje performansları istenen seviyede olamamakta ve İşverenler proje yönetim firmalarıyla çalışmak yerine kendileri tüm süreçleri takip edecek ekipler kurmaktadırlar. İnşaat kökenli yatırımcılarda konunun bu şekilde çözümlenmesi beklense de inşaat konusunda deneyimi olmayan firmaların tamamının kendi bünyelerinde çok sayıda ve profesyonel ekipleri istihdam etmeleri çok beklenen veya verimli bir çözüm olarak gözükmemektedir.
Bu sebeple, başarılı olmak ve sektörde farkındalık oluşturmak isteyen proje yönetim firmalarının verdikleri hizmet kapsamlarını ve yetki ve sorumluluk alanlarını işverenleri de ikna ederek genişletmeleri şarttır. Bu firmaların, bir ana yüklenici gibi uygulama sorumluluğunu, bütçesel ve süresel riskleri almaları (buna uygun bir bedel talep ederek) gayrimenkul geliştirme aşamasından, resmi kurumlarla ilişkilerin yönetilmesine, kalite kontrol süreçlerinden teknik danışmanlığa kadar geniş bir yelpazede hizmet sınırlarını arttırması, sektörde devamlılıklarını sağlamak adına gereklidir.
Bununla birlikte, aşağıda sıralanan hususlara yer veren firmalar rekabet ettikleri diğer firmalara göre bir adım önde olacaklardır:

  • Planlamaya önem veren ve proje yönetim süreçlerini doğru yöneten firmaların ve profesyonellerin ön plana çıkarak sektöre yön vermesi,
  • Yatırımcıların işlerini parçalı ihalelerle ana yüklenici seçmeden alt yüklenicilerle yönetme tercihlerinden ötürü teknik ve yönetsel kabiliyeti yüksek nitelikli personele sahip inşaat yönetim firmalarının ana yüklenicilerin yerini alması (CM@Risk)
  • Alt yüklenici firmalarda profesyonelleşme ve uzmanlaşmanın yaygınlaşması ve yatırımcıların seçim kriterlerine uygun bir alt yüklenici yönetim yapılanmasının gerçekleştirilmesi
  • Teknik uzmanlığa sahip danışmanlık yapan firmaların çoğalması
  • Web Tabanlı Proje Yönetiminin Yaygınlaşması
  • ERP Kullanımı ve Entegre Proje Yönetiminin Gelişmesi
Sonuç olarak, proje yönetim firmaları, Türk inşaat piyasasında kendilerine daha sağlam bir yer edinebilmek için, işveren beklentilerini karşılayacak deneyimli kadroları bünyelerinde barındırmalı, alt yüklenicilerden işverenlere kadar sektörde faaliyet gösteren tüm firmaları profesyonel yönetim şartlarına doğru yönlendirebilmeli, hizmet ağlarını genişletmeli, çağın gerektirdiği bilgisayar altyapısını da kullanarak entegre proje yönetim anlayışını benimsemeli ve sorunlara innovatif çözümler getirerek farkındalık oluşturabilmelidirler.
Levent Sümer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder